Yaşlı kedilerde hastalık belirtilerini gözlemlemek çok önemlidir. Klinik belirtiler hakkında bilgi sahibi olmak erken tanı konmasını kolaylaştırır ve tedavide başarı ihtimalini arttırır. Kediler yedi yaşını gördüklerinden sonra yaşlı olarak sınıflandırılır ve bu yaştan itibaren bazı fiziksel ve davranışsal yaşlılık belirtileri görülmesi beklenir. Bunama, işitme kaybı, harekette azalma, kilo kaybı, iştahta değişiklikler, artan susama, uyuşukluk, kötü koku gibi belirtiler en sık karşılaşılan durumlardır.
Kedilerdeki görülen davranışsal ve fiziksel değişikliklerin kedinizin genel sağlığını etkilemediğinden emin olmanız için senede iki defa veteriner kontrolü özellikle yaşlı kediler için çok önemlidir. Yaşlılıkla birlikte ortaya bazı hastalıklar ise kontrollerde erken teşhis edilerek ilerlemeden teşhis ve tedavi edilebilir.
İçindekiler
Daha çok osteoartrit veya dejeneratif eklem hastalığı olarak bilinen hastalık, eklemlerin idiyopatik (hastalığın nasıl geliştiği bilinmeyen) olarak veya sinoviyal sıvıya bağlı olarak dejenere olmasıyla kendini gösteren kalıcı ve ilerleyici bir hastalığıdır. Yaşlı kedilerde görülen hastalıklar arasında sıklığı en fazla olanıdır ve 12 yaş üstündeki kedilerin %90’ında görülmektedir. Bilhassa kilolu ve fiziksel olarak aktif kedilerde artrite daha fazla rastlanmaktadır.
Rahatsızlık yavaş ilerlediğinden hastalığın başlarında kedi sahipleri, belirtileri artrit ile ilişkilendirmezler. Hastalık ilerledikçe kedilerde topallama gözlenir. Ancak topallama olmadan da hastalık var olabilir. Artrit olan kediler kendilerini tımar etmekte zorlanmaya başlarlar, mobilyalarla eskisi gibi oynayamazlar, tırmalayamazlar, merdiven inip çıkarken veya bir yere zıplarken-atlarken tutuk davranırlar ve kum kabına ulaşmakta geç kalabilirler. Artrit olan kedilerde eskiye göre daha fazla sinirli olup olmadığını da gözlemlemek gerekmektedir.
Hastalığın teşhisi için veteriner hekiminiz detaylı fiziksel muayene sonrası sizden bazı testler ve birkaç poz röntgen görüntüsü isteyebilir. Kesin teşhisin ardından ağrı kesiciler, eklem koruyucu-destekleyici ilaçlar, eklem-kıkırdak yapısını destekleyici diyet mamalar, ameliyat, fizik tedavi, eklemlere sıvı takviyesi, sıcak ve soğuk uygulamaları, kasları güçlendirecek egzersiz uygulamaları ve akupunktur gibi tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.
Diş hastalıkları çok sayıdadır ve tüm yaş kategorisindeki kedilerde sıklıkla görülmesine rağmen üç yaşından büyük kedilerin neredeyse yarısında görülen bir durumdur. Halitozis (ağız kokusu), diş çürüğü, diş eksiklikleri, diş kırıkları, diş kökü apseleri, diş rezorbisiyonu, dişlerde renk değişiklikleri, gingival hiperplazi, oral kitleler, oral ülserasyonlar ve periodontal hastalıklar kedilerde sıklıkla görülmektedir. Kedilerde diş eti iltihaplanması ve diş erimesi (kökün kemikle yer değiştirerek aşınmasıyla yok olması şeklinde kendini gösteren bir hastalık) sıklıkla görülen diğer hastalıklardandır.
Kedilerde diş hastalıkları belirtileri arasında en çok iştahta azalma görülür. Kediler ağrıdan ve sancıdan dolayı beslenmede zorluk çeker. İştahta azalma ile birlikte çoğunlukla ağız kokusu ve salya akması gibi belirtiler de görülebilir. Ancak tüm bunların yanında kediler hastalıklarını saklamakta ustadırlar. Periodontal hastalığın son safhasında, diş çürüklerine sahip ve hatta ağız içinde ciddi kitlelere sahip bazı kediler iştahlarında herhangi bir azalma olmadan uzun süreler bu şekilde yaşayabilmektedir. Bu yüzden kedinizle ilgilenirken belli aralıklarla ağız içini nazikçe kontrol edebilmenizde fayda var. Şüphelendiğiniz durumlarda ve düzenli aralıklarla yaşlı kedinizin mutlaka veteriner hekim kontrollerini yaptırın.
Kedinizdeki diş hastalığının boyutu ancak veteriner kontrolünde kendini gösterir. Fiziksel muayene ve sonrasında çekilen diş röntgeni teşhis için en çok başvurulan protokoldür. Fiziksel muayene hekiminize belirli fikirler sağlasa da dişlerin dışarıdan gözükmeyen kısımlarının mutlaka kontrol edilmesi gerekir ve bunun için görüntüleme yöntemlerine başvurulması gerekir.
Teşhis konduktan sonra hastalıklı dişlerin çekilmesi, diş ve tartar temizliği, antibiyotikler ve ağrı kesiciler en çok başvurulan tedavi yöntemleri arasında bulunmaktadır. Eğer ağızda tümörlü bir bölge varsa büyüyen bu tümörlü kısımlar ameliyatla alınarak daha fazla büyümesinin önüne geçilmeye çabalanır.
Böbrekler, tıpkı insanlarda olduğu gibi kedilerde de hayati görevler üstlenir. Vücuttaki suyun korunması, toksik maddelerin vücuttan atılması, ph dengesinin sağlanması, kan basıncını düzenleme gibi önemli işler, böbreklerin başlıca vazifeleri arasında bulunur.
Kedilerde böbrek yetmezliği olduğunda böbrekler idrardaki kimyasalları ayırmakta zorlanacak ve bunu yapmak için normalden daha fazla su içme ihtiyacı duyacaktır. Bu nedenle kedi sahipleri, ilk olarak yaşlı kedilerinin daha fazla su içtiğini gözlemleyebilir. Hastalık ilerledikçe içilen su miktarı da artacak ve kedi daha fazla idrar yapmaya başlayacaktır. Ancak bu tablo genellikle böbreklerin fonksiyonunun büyük bir çoğunluğunun kaybedilmesinden sonra oluşmaktadır. Maalesef kronik böbrek yetmezliği geri dönüşümsüzdür. Klinik belirtilerin ortaya çıkmasını beklemeden özellikle yaşlı kedilerde 6 ayda bir fiziksel muayene, röntgen ve kan tahlilleri yapılarak erken teşhisin konması çok önemlidir.
Rahatsızlığın teşhisi laboratuvarda gerçekleştirilen testlerle gerçekleşir. Hastalığın ilerleme durumuna göre sıvı takviyesi, diyet programlarının uygulanması ve ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Eğer hastalık daha da ilerlediyse kan takviyesi de gerekebilir. Böbrek yetmezliği teşhisinden sonra hastalığın tamamen ortadan kaldırılması söz konusu değildir. Tedavi süreci hastalığın seyrini yavaşlatmak ve hayvanın acısını hafifletmek açısından önemlidir.
Tıp dilinde diyabet şeker hastalığı olarak bilinen şeker hastalığı, vücuttaki insülin eksikliğinden veya insüline karşı vücutta direnç oluşmasından dolayı ortaya çıkar. Kedilerde çoğunlukla Tip II (insüline dayalı olmayan) şeker hastalığı görülür. İnsülin kan dolaşımındaki şeker moleküllerini vücut hücrelerinin içine sokarak vücudun şekeri kullanmasını sağlamaktadır. İnsülinin işlevini yerine getirememesi durumunda vücut hücreleri şekeri kullanamaz ve kan dolaşımında kalan şeker kullanılamadan böbrekler yoluyla vücuttan atılır. Şeker böbreklerden atılırken suyu da çeker ve idrar miktarında bu yüzden artış görülür. Bunun yanında kilo kaybı da görülmektedir. Aynı zamanda vücut enerji ihtiyacını karşılayabilmek için depolarda bulunan yağları kullanmaya başlar ve bu da hepatik lipidoza (bir çeşit karaciğer yağlanması) sebep olur.
Başlangıçta çok bariz belirtiler göstermediği için diyabet, böbrek yetmezliği ile karıştırılır. Daha fazla su içme ve idrara fazla çıkma belirtilerinin yanı sıra iştah artışı ve kilo kaybı gibi belirtiler de görülebilir.
Kan ve idrar tahlili ile şeker hastalığı kesin olarak teşhis edilir. Teşhisin ardından gerekli görüldüğü taktirde veteriner hekim tarafından insülin enjeksiyonlarından oluşan bir tedavi programı başlatabilir. Ancak kedilerde genellikle buna ihtiyaç olmamaktadır. Bunun yanı sıra reçete edilmiş karbonhidrat içeriği düşük olan diyet programları diyabet tedavisinde çok önemlidir. Kedinin remisyona girdiği dönemler olabileceği için teşhisin hemen ardından tedaviye başlanmalıdır.
Hipertiroidizm, tiroid bezlerinin aşırı miktarda tiroid salgıladığı zamanlarda ortaya çıkan bir hastalıktır. Özellikle yaşlı kedilerde kendini gösterir ve hormonlarla ilgili kedilerde en yaygın ortaya çıkan hastalık türüdür.
Hastalık bütün vücudu etkilediğinden kedi sahipleri, hastalık tamamen ilerleyene kadar ortada bir sorun olduğunu anlamayabilir. Bu nedenle de düzenli veteriner hekim kontrolü hastalığın teşhisinde çok önemli rol oynar.
Hastalık belirtileri kediden kediye değişebilir. Çoğu kedide herhangi bir kilo kaybı veya kazanımı olmamasına rağmen durmaksızın bir iştah söz konusudur. Kimi kedilerde kilo kaybı da görülebilir. Diğer belirtiler ise şu şekildedir: çok su içme isteği, kusma, ishal, kalp atış hızında artış, aşırı hareketlilik, nefes almada güçlük ve saldırganlık.
En sağlıklı teşhis tiroid hormon seviyesini ölçen kan sayımları ile olmaktadır. Hastalığın seyrine göre veteriner hekiminiz teşhis için başka testlere de başvurabilir. Tedavi sürecinde anti-tiroid ilaçları, diyet, radyoaktif iyot ve gerekli görülen durumlarda ameliyat yöntemlerine başvurulabilir.
Kedi sahipleri sıklıkla kedilerinin vücutlarında herhangi bir bölgede şişlik veya bir yumru görebilir. Bazı kanser türlerinde bu önemli bir işarettir. Bağırsak lenfoması, bağırsak zarına sızan, oldukça sinsi bir kanser türüdür.
Bağırsak lenfoması olan kedilerdeki en büyük belirti aşırı kilo kaybıdır. Aynı zamanda kusma veya ishal de görülebilir. Kimi kedilerde bu belirtilerin üçü de olabilir. Kedinin iştahı normale göre artış ya da azalma gösterebilir.
Bağırsak lenfomasını teşhis için en sık başvurulan yöntem bağırsaktan alınan doku örneği ile gerçekleştirilen biyopsidir. Eğer biyopsi alma imkanı olmazsa ultrason ile tanı konmaya çalışılır. Bu yöntem biyopsi kadar kesin sonuç vermese de belirleyici olabilir.
Tedavi, hastalığın ilerlemesine göre değişkenlik gösterir. En yaygın olarak uygulanan tedavi yöntemi kemoterapidir. Tedavinin başarıya ulaşmasında erken teşhis ve tedaviye erken başlama çok önemlidir. Hastalığın erken teşhisinde kedilerin %90’a yakın bir kısmında hastalık belirtileri ortadan kalkmaktadır. Kemoterapi ile başlayan tedavi süreci yaklaşık 25-30 ay sürmektedir.
Yaşlı kedi sahipleri, kedileriyle çok daha fazla duygusal bağ kurarlar. Bu nedenle kedilerinin hasta olması onlar için çok üzücü bir durumdur. Yaşlı kedilerin daha hızlı tedavi edilebilmesini ve daha az acı çekmesini sağlamak adına mutlaka düzenli olarak veteriner hekim kontrolüne götürülmelidir.
Yorum & Görüşünüzü Bildirin.
Yorumlar